Buluşlar
En genel tanımıyla buluş tarımda veya sanayide karşılaşılan herhangi bir teknik problemin çözümüdür. Buluşlar, uygarlığın gerçek temelidir. Buluş yeni endüstri, pazar ve iş alanlarının gelişimini olanaklı kılmaktadır. İnsanlık tarihi buluşların tarihidir ifadesini kullanmak biraz iddialı görünse de büyük ölçüde kabul görebilecek bir tanımlamadır. Tarihe bakıldığında pek çok buluşun tesadüfen ortaya çıktığını yada tahmin edilen olası kullanım alanları ve sonuçlarından çok farklı alanlarda hayata geçtiği görülebilecektir. İlk insanlar değişiklikleri ve buluşları benimsemek açısından muhafazakar bir tutum içindeydiler. Hatta eski uygarlıklar buluşları tanrı, büyücü, cadı sayma eğilimindeydiler. Yolculuklar, bilgiye duyulan ihtiyacı ortaya çıkarırken, bu etkileşim karşılıklı olarak gerçekleşmekteydi, ancak 1900’lara kadar yeni buluşlara pek sık rastlanmamaktaydı. Ancak öyle buluşlar vardır ki; tüm toplumsal ve ekonomik hayat onların etrafında yeni biçimler alarak, dönüşmektedir.
Patentler; buluş sahibinin buluş konusu ürünü bir süre üretme, kullanma ve satma hakkıdır. Aynı zamanda bu hakkı gösteren belgeye de patent denilmektedir[1]. İlk ABD patenti 1790’da verilmiştir. 1839’ya kadar 10.000 ve 1900’a kadar da 600.000 dolayında patent verilmiş durumdadır. 1970’de milyonlarca çalışma saatine karşılık gelen 3.500.000’inci patent verilmiştir.
Günümüzde ise patentler teknoloji geliştirmenin önemli bir ölçüsü olarak karşımıza çıkmaktadır. Ekonomik yönden başarı, etkili ilk “elektrostatik kuru fotokopi”yi geliştiren Chester Carlson’un başarısı kadar büyük olabilir. Carslon’un bu buluşu multi-milyar dolalık bir endüstri kuruluşu olan Xerox şirketinin kurulması ve Carlson’un multi-milyonerliği ile sonuçlanmıştır. Carlson’un görüşleri büyük şirketler tarafından geri çevrilmiş ancak 10 boyunca düş kırıklığına uğramadan buluşunu destekleyecek bir girişimci aramıştır. Buluşunu desteklemek için sermayesini riske atabilecek küçük bir şirketle anlaşmıştır. Haloid adlı şirket daha sonra Xerox’a dönüşmüştür.
Buluşlar genelde; dikkatli, önceden düşünülmüş, problemin iyice anlaşılmasını, tarihsel geçmişini ve uygun materyalleri bilmeyi, deneyler yapmayı gerektiren bir süreç sonunda ortaya çıkmaktadır. Buluşlar yeni buluşlara yol gösterirler. Bir birey gerçeği ne kadar özümserse, buluş yapma potansiyeli o kadar yüksek olacaktır. Buluş, yalın olarak en az iki parça bilgi arasındaki karşılıklı ilişkidir[2].
Buluşların “işlevel buluşlar” ve “tasarım buluşları” olmak üzere iki türü vardır. Tasarım buluşu görünüşteki bir değişimi içermekte iken, işlevsel buluş görünümde değişiklik olsun olmasın işlevde bir değişikliği içermektedir. İşlevsel buluşlarda iki koşul vardır. 1-önceden varolanla ortaya çıkan arasında fark bulunmalıdır. Bu farkın büyük olması gerekmez. 2-Fark orjinal buluş üzerinde bir avantaj yaratmalıdır, yani bir buluş en azından önceki aracın veya teknolojinin doğasını değiştirmelidir. Böylece buluş bir kazanç, yeni bir teknoloji, yeni bir etki veya yeni bir fiziksel güçle sonuçlanır[3].
Buluş sürecini incelerken, araştırmanın beş önemli alanı; belirleme, temel, veri, tasarlama ve sınırlılıklar gözönünde bulundurulur. Buluş yapma sürecinde yaratıcı adımlar; sorunları ve yakınmaları saptayarak sorunları giderme yöntemlerinin araştırılması, anormal durumlar, tekrarlayan bozulmalar, yaralanmaların artışına dikkat edilmesi ile olmaktadır. Bunları algılayabilmek için gözlem yapma ve sorgulama yeteneğinin gelişmiş olması gerekmektedir.
[1] http://www.turkpatent.gov.tr/sorucevap/brosurler/Patent.htm, 10.9.2001.
[2] B.Edward Shlesingen, Buluş Nasıl Yapılır?, Çeviren:Özgür Ergin, “Küçük bir çocuk tarak ile üçgeni hemen tanır. Bu çocuk bu iki bilgiyi biraraya getirerek üçgen bir tarak yapabilir. Eli Whitney, çırçır makinasını “bulmak” için tarak ile silindiri birleştirmiştir. Bu makinanın bulunuşu ile pamuk üretimi ile ilgili çok önemli gelişmeler ortaya çıkmıştır.” (Tübitak Popüler Bilim Kitapları:41, Nurol Matbaacılık, Ankara:1997),s.8.